RESİMLİ HİKAYELER, ŞİİRLER, TEKERLEMELER, BİLMECELER, ŞARKILAR, MÜZİKLER: KÜÇÜKLER İÇİN EN GÜZEL ŞEYLER; BUNLARDAN BÜYÜKLER DE VAZGEÇEMEZLER!!! HANGİSİNİ İKRAM EDEBİLİRİZ?
Çorbacı Baba

 

 

ÇORBACI BABA     

Güneş tepelerin ardına indi ve Çorbacı Baba hayvanları kümese topladı. Tavuklar civcivlerini, ördekler yavrularını kanatlarının altına aldılar, horozlar da yükseklere tırmanarak tünediler. Çorbacı Baba dışarıda hiç bir hayvanın kalmadığından emin olabilmek için etrafına bakındı ve kümesin kapısını örtüp sürgüsünü çekti. Çorbacı Baba'ya bu akşam yatılı misafir olarak gelen çocuk ormanın eteklerinde kurulu ahşap küçük evin penceresinden dışarıyı seyrediyor, ev sahibinin bir an önce gelip akşam sofrasını hazırlamasını diliyordu. Ocakta çorba tıkır tıkır kaynıyor, ara sıra yükselen alevlerle fokurdayıp taşıyor, etrafa leziz kokular yayıyordu. Misafir çocuk Çorbacı Baba'nın tembihi üzerine ateşten uzak duruyor, çorbanın taşmasına bile tepkisiz kalıyordu.

Çorbacı Baba yıllardır kendi yemeğini kendisi pişirdiği için zamanla iyi bir aşçı olmuştu. Özellikle de çorbaları meşhurdu. Civarda biri hastalandığında hemen bir çorba kaynatır, içerisine bahçesinde yetiştirdiği şifalı bitkilerden de bir tutam katarak hastaya kendi elleriyle kaşık kaşık içirirdi. Çorbalarıyla etrafındakilere deva saçan bu yaşlı adam zamanla "Çorbacı Baba" ünvanını kazanmıştı. Kendi hastalandığı zaman ise en büyük ilacı onu ziyarete gelen çocuklar olurdu. Bir çocuk uğradığında mutluluktan hastalığını unutuverir, kalkıp çocukların en sevdiği çorbayı, mercimek çorbasını pişirirdi. Çorbanın üzerine ince ince doğranacak şifalı bitkiyi de çocuklara seçtirir, onlara toplattırırdı.

 

                                

İşte bu akşam da sofrada yine mercimek çorbası vardı. Misafir çocuk maydanoz, fesleğen, nane, biberiye, kekik ve daha birçok yararlı bitkinin arasında karar kılamadağı için hepsinden birer dal kopararak bir tutam oluşturmuş, çorbaya doğrattırmıştı. Çorbacı Baba misafirinin çabucak boşalan tasına bir koca kepçe daha doldurdu. "Sen ağzının tadını biliyorsun çocuğum!" dedi, "İç mercimek çorbanı, koru sağğını!" Ardından ekledi: "Mercimek de diğer baklagiller gibi çok yararlıdır. Bol enerji verir, protein açısından oldukça zengindir. Önceden ıslatılıp yumuşatıldıktan sonra yavaş yavaş pişirilmeli ki besin değeri azalmasın!"

 

Yemekten sonra Çorbacı Baba kızıl közlerin çıtırdadığı ocağın başındaki minderine oturdu. Kısa bir süre sonra yorgunluğuna yenik düşerek uyuklamaya başladı. Tavan arasında fare avına çıkmış kedilerin koşuşturmaları duyuluyordu. Misafir çocuk aheste aheste yanan ateşi izlerken birdenbire kümesten gelen seslerle irkildi. Hayvanlar sanki canları tehlikedeymiş gibi bağşıyorlardı. Bu ne gıdaklamaya, ne vaklamaya, ne de ötmeye benziyordu. Misafir çocuk panikle Çorbacı Baba'yı sarstı: "Çorbacı Baba, Çorbacı Baba uyan! Kümeste bir tedirginlik var!"

 

                                   

Çorbacı Baba'nın kaybedecek vakti yoktu, gaz lambasını kaptığı gibi kümese koştu. Karanlıkta gözleri ışık gibi parlayan bir hayvan kümesin kapısına dayanıyor, kapının dibinden tünel kazarak içeriye girmeye çalışıyordu. Köpeğe de ne çok benziyordu! Kuyruğu kalındı. Dik dik, koca kulakları vardı. "Ama köpeklerin burnu bu kadar uzun ve sivri olmaz" diye söylendi Çorbacı Baba. O sırada misafir çocuk pencereden bağırdı: "Tilki! Defol git buradan, defol!" Tilki kısa bacaklarıyla tabana kuvvet kaçmaya başladı. O şifalı otlar arasından ormana doğru uzaklaşırken, misafir çocuk peşinden hala bağırıyordu: "Sakın bir daha buralara yaklaşma! Sakın ha!"

O akşam kümes hayvanlarının sakinleşmesi uzun sürdü. Misafir çocuk kulağını bir türlü dışarıdan alamıyordu. Çorbacı Baba ise yeniden uykuya daldığında ertesi gün ne ile uğraşacağını çok iyi biliyordu: Kümesin kapısına daha sağlam bir sürgü yapacak, etrafını da tilkinin tünel kazamayacağı şekilde güvenli hale getirecekti. Misafir çocuk ancak sabaha doğru uyuyabilmişti. Uykusunda kabus görüyor, "Uyan Çorbacı Baba, uyan! Tilki kümesin etrafında dolanıyor, uyan!" diye sayıklayıp duruyordu. Ama o sayıklaya dursun, Çorbacı Baba mışıl mışıl uyusun, bu hikaye de bir şiirle son bulsun: 

                         

                       Koca dik kulaklı, kısa bacaklı

                         Uzun sivri burunlu, kalın kuyruklu

                         İyi dinle, anla ve bil ki tilki

                         Boşa hayal, boşa uğraş seninki

                         Yalan yalan dur, akıllıca planlar kur

                         Bundan böyle kümesin kapısı iyice kilitli

 

           ***

 

 

                                                            Resimler: Aysel Molu          Hikaye: Aynur Keskin