RESİMLİ HİKAYELER, ŞİİRLER, TEKERLEMELER, BİLMECELER, ŞARKILAR, MÜZİKLER: KÜÇÜKLER İÇİN EN GÜZEL ŞEYLER; BUNLARDAN BÜYÜKLER DE VAZGEÇEMEZLER!!! HANGİSİNİ İKRAM EDEBİLİRİZ?
Pamuk Kuzu

 

PAMUK KUZU

                                   

Sürüyü kaybeden Pamuk Kuzu ormanda bir o yana, bir bu yana koşuşup duruyordu. Karnı da öyle bir acıkmıştı ki annesinin ılık, lezzetli sütü buram buram burnunda kokuyordu.

 

                                            

Pamuk Kuzu annesinin ilk yavrusuydu. Bu yüzden ana koyun pek acemice davranıyor, yavrusunu sık sık gözünden kaçırıyordu. Oysa deneyimli anne koyunlar, kuzularını bir saniye olsun yanlarından ayırmıyorlardı. Çobanın ıslığını hiç kaçırmıyor, sürüyü korumak ve bir araya toplamakla görevli çoban köpeklerini de çok iyi takip ediyorlardı.

    Pamuk Kuzu ormanda tek başına iyice korkmaya başlamıştı. Etrafta sadece kuş sesleri ve rüzgarın hışırtısı duyuluyordu. Ağaçlar uzağı görmeyi engelliyor, Pamuk Kuzu hangi yöne doğru yürüyeceğini bilemiyordu. Ya saatler ilerleyip güneş batar, hava kararırsa hali ne olurdu? Bunu düşünmek dahi istemiyordu. Akşamları sürünün yaşlı koyun ve koçları kuzulara kurtlarla ilgili hikayeler anlatırlardı. Nine koyunlar ve dede koçlar bu hikayelerle kuzuları tehlikelere karşı uyarmış olurlardı. Pamuk Kuzu ya şimdi bir kurtla karşılaşırsa ne eder de canını kurtarabilirdi? Olduğu yerde kalıp etrafı dinlemeye başladı. Kuş ötüşleri ve rüzgarın hışırtısı arasında tanıdık sesleri algılamaya çalıştı. Ama ne bir köpek havlıyor, ne de çobanın kaval sesi duyuluyordu. Annesinin boynunda asılı zilin şıngırtısından da eser yoktu. Pamuk Kuzu sürüyü bulabilmek için acele etmeliydi. Aralıksız melemeye başladı. Kim bilir, belki bir duyan olurdu.

Bu arada anne koyun kuzusunun yokluğunu farketmişti. Yüreği sızlamaya başlamış, telaş içerisinde kalmıştı. Her tarafa bakınıp duruyor, yavrusuna sesleniyordu: "Pamuk Kuzum, Pamuk Kuzum! Nerelerdesin? A...h, a..h; niye beni böyle kederlendirirsin?"

 

                                

Acı acı meleyerek bir koşuda çobana vardı. Çoban, anne koyunun yanında Pamuk Kuzu'yu göremeyince telaşın nedenini zaten anlamıştı. Bir ıslıkla köpekleri başına topladı. Görevlerini ihmal ettikleri için onları sert bir sesle azarladı ve emretti: "Derhal Pamuk Kuzu'yu bulun, marş marş!"

                             

            

Çoban köpekleri arasında bulunan Mitos'un kulakları oldukça keskindi. Burnu da çok iyi koku alıyordu. Sürünün tüm elemanlarını gözleri kapalı da olsa kokularından tanıyabiliyordu. Mitos koca kulaklarını dikip, duyabildiği tüm sesleri ve burnuna varan kokuları incelemeye başladı. Rüzgar hışırdıyor, kuşlar ötüyor, ziller şıngırdıyordu. Koyunlar, kuzular ve koçlar meliyordu. Çoban ıslık çalıyor, köpekler durmadan havlıyordu. Sesler birbirine karışştı. Mitos ne de olsa keskin kulaklı bir köpekti. Bunca gürültünün arasından çok uzaklardan gelen meleme sesini algılayabildi. Pürdikkat kesilip, bu meleyişin Pamuk Kuzu'dan gelip gelmediğini tespit etmeye çalıştı. Evet, bu ses gerçekten de ona aitti. Hemen sesin geldiği yöne doğru koşmaya başladı. O koştukça Pamuk Kuzu'nun kokusu da burnuna yaklaşıyordu. Karşısına çıkan dev ormanın içerisine daldı. Ormanda yan yana dizilmiş irili ufaklı ağaçlar geçit vermiyor, yapraklar güneş ışığının önünü kapatıyordu.

      Pamuk Kuzu melemekten iyice yorulmuştu. Tek bir adım dahi atacak hali kalmamışayakta zor durabiliyordu. Açlıktan ve susuzluktan bayılmak üzereydi ki kendisini Mitos'un sırtında buldu. Mitos kuzucuğu bir an önce annesine kavuşturmak istiyordu. Hiç soluklanmadan karanlık ormanın dar ve dolambaçlı yollarını hızla geride bıraktı.

   Sürü merak ve heyecan içerisinde bekliyordu. Anne koyunun gözleri yollarda kalmış, kuzusuna kavuşamama korkusu yüreğini kaplamıştı. Uzun süre emziremediği için de rahatsızlanmaya başlamıştı. Mitos sırtında Pamuk Kuzu ile beraber ormanın eteklerinde belirir belirmez çoban ıslık çalmayı bırakıp sevinçten kavalına sarıldı. Sürünün en güzel sesine sahip koyunlar meleyerek kavala eşlik ettiler. Yavrusuna kavuşacağı anı iple çeken anne koyun müziğe tempo tutturmuş, zıplayıp duruyordu.

 

                                   

    Nihayet acı ayrılık sona erdi. Pamuk Kuzu annesini görür görmez sıcak memelerine sokulup lıkır lıkır süt içmeye başladı. Anne koyunun sütü o kadar boldu ki çayırların üzerine beyaz noktalar halinde damlıyor, Pamuk Kuzu'nun ağzının kenarlarında köpükler oluşuyordu. Bu arada güneş tepelerin arkasına inmiş, hava kararmaya yüz tutmuştu. Köpekler sürüyü toparladılar. Çoban arkada, sürü önde, köpekler sürünün etrafında köyün yoluna koyuldular. Biz de onlara "Güle güle!" dedik, çobana bir de çoban yıldızı diledik.

                                             ***

 

                                                                Resimler: Aysel Molu                     Hikaye: Aynur Keskin