RESİMLİ HİKAYELER, ŞİİRLER, TEKERLEMELER, BİLMECELER, ŞARKILAR, MÜZİKLER: KÜÇÜKLER İÇİN EN GÜZEL ŞEYLER; BUNLARDAN BÜYÜKLER DE VAZGEÇEMEZLER!!! HANGİSİNİ İKRAM EDEBİLİRİZ?
Patates ile Domatesin Sohbeti

 

 

PATATES İLE DOMATESİN SOHBETİ

 

"Şöyle enfes bir patates dolması olsaydı, nasıl da iştahla yerdim şimdi!" demiş baba. "Kalkıp pişirelim diyeceğim ama, çocuklar evde patates bırakmadılar ki! Bayılıyorlar bu sebzeye! Yarın akşam pişiririz!" diye karşılık vermiş anne. "Domates, domates! Domatesle de üzerlerini kapatırız!" diyerek söze karışş çocuklar.

Ertesi gün anne yemeğin içini hazırlamış, baba patatesleri soyup içlerini oymuşçocuklar da domatesleri yıkamışlar. İşte böyle bir ortamda patates ile domates tanışıp sohbete başlamışlar. Ama öyle sıradan bir sohbet değilmiş ki bu kaçırılsın! Birilerinin acilen kaleme sarılıp konuşulanları not etmesi gerekiyormuş.

Bakalım o kalem bize neleri not etmiş, sıradan olmayan bu sohbetten ortaya nasıl bir hikaye çıkmış:

 

            

 

 - Merhaba, ben Patates.

 - Merhaba, ben de Domates.

 - Kırmızı rengin, yeşil sapınla ne de güzel görünüyorsun! Küçük sarı çekirdeklerin de pek yakışıyor sana. Yemeklere rengini veriyor, lezzet katıyorsun.

 - Teşekkür ederim, Patates kardeş. Sen de çok lezzetlisin. Bütün çocuklar bayılıyor sana. Oysa beni sevmeyen o kadar çok çocuk var ki!

  - Demek ki onlar ağzının tadını bilmeyen çocuklardan!

 - Seninle aynı yemeğe malzeme olmak benim için büyük bir mutluluk. Sayende lezzetim artıyor. Hatta o ağzının tadını bilmeyen çocuklar bile benden rahatsız olmuyorlar. Sahi sen ne içeriyorsun, Patates kardeş?

 - Ben bir karbonhidrat deposuyumdur. Karbonhidratlar da enerji için gereklidir. Anlayacağın Domates kardeş, ben bir enerji kaynağıyımdır.

 - Desene ki Patates kardeş, çocuklar seni sevmekte haklılar. Senden aldıkları bol enerjiyle doya doya oynuyorlar.

  -  İltifat ediyorsun Domates kardeş. Peki sen enerji vermiyor musun?

 - Veriyorum ama senin kadar değil. Karbonhidratlar bende az bulunur. Ama suyum oldukça boldur. Kısacası Patates kardeş, ben de bir su deposuyumdur.

 - Demek ki ikimiz de vazgeçilmez iki lezzetiz. Bu arada, memleket neresi Domates kardeş?

 

                    

-    Amerikalıyım. Ana yurdum bu kıtanın güneyinde. Ya sen Patates kardeş?

- Ne tesadüf! Ben de Güney Amerika kökenliyim. Bir zamanlar oraların temel gıdasıydım. Okyanuslar aşıldı, sonra bambaşka bir kıtaya, Avrupa’ya götürüldüm. Beyaz ve mor renkte açan çiçeklerimden dolayı Avrupalılar önce beni bir süs bitkisi zannetmişlerdi.

-   Öyle mi, çok ilginç! Ya sonra?

- Sonra toprağın altında büyüyen yumrularımın yenildiğini farkettiler. Vazodan çıkıp tencereye girdim yani. Odur budur dünyanın her tarafına yayılmış durumdayım. Biraz da sen anlat Domates kardeş, sen de çiçek açar mısın?

- Evet, çiçeklerim küçük ve sarı renklidir. Ama ben senin gibi tograğın altında değil, üzerinde yetişirim. Kızardığım zaman dalımdan koparılırım. Yeşil halimle yani hamken zehirliyimdir, olgunlaşma sürecinde bu zehir giderek kaybolur. Fakat yeşilimden turşu yapılmasının hiçbir sakıncası yoktur. Peki sen topraktan ne zaman çıkarılıyorsun, Patates kardeş?

- Yapraklarım kuruduğu zaman. Bu olgunlaşğımı ve topraktan çıkarılma vaktimin geldiğini gösterir.

- Demek öyle Patates kardeş, ne dersin artık tencereye atlayalım mı? Çocukların karnı açlıktan zil çalıyor!

-     Haklısın, Domates kardeş, artık tencerede fokurdama vakti.

 

             

 

 Cuppp! Cuppp!

        Domates ile patates tencereye atlamışlar. Tencerede bulunan diğer malzemelerle birlikte fokur fokur kaynayarak, lezzetli bir akşam yemeği haline gelmişler. Çocuklar yemeğin adını "Domates Şapkalı Patates Dolması" olarak değiştirmişler. Anne kepçeyi tencereye daldırarak servis yapmışBaba yemeğin tadına bakar bakmaz "Çocuklar haklıymış! Domates, patates dolmasına çok yakışş. Haydi herkese afiyet olsun!" demiş.

Birileri ne iyi etmiş de patates ile domatesin sohbetini kaleme almış. Bu sohbetten çıkan hikaye dilden dile dolaşınca pazardan çuval çuval patates, kilo kilo domates alınmış. "Domates Şapkalı Patates Dolması" her evde koca koca tencerelerle pişer, afiyetle yenir olmuş.

***

                                                           Resimler: Aysel Molu                 Hikaye: Aynur Keskin