RESİMLİ HİKAYELER, ŞİİRLER, TEKERLEMELER, BİLMECELER, ŞARKILAR, MÜZİKLER: KÜÇÜKLER İÇİN EN GÜZEL ŞEYLER; BUNLARDAN BÜYÜKLER DE VAZGEÇEMEZLER!!! HANGİSİNİ İKRAM EDEBİLİRİZ?
Ramazan Bayramı

 

RAMAZAN BAYRAMI

                                         

     Akşamdan hazırladım en güzel kıyafetlerimi. Yarın bayram. Sabah erken kalkmalıyım, bay-

ram kahvaltısından sonra giyinip sokağa çıkmalıyım. Tüm çocuklarla birlikte büyüklerin ellerini

öpmek üzere kapı kapı dolaşmalıyız. Akideli şekerler, lokumlar, çikolatalar ve belki de para

toplayacağız. Yarın çok özel bir gün. Yarın bayramın ilk günü. En heyecanlı günü. Topladığım   

şekerleri içine koyabilmem için annem bana çok güzel bir torba dikti. Bez torbamın üzerine 

boncuklardan bir de kuş işledi. "Kuşlu çantam" diyorum ben ona. Kuşlu çantam, ponponlu

beyaz çoraplarım, fırfırlı eteğim ve kurdeleli saçlarımla ben yarın bayramın en güzel kıyafetli

çocuklarından olmalıyım.

 

                                                                        

Otuz gün boyunca oruç tuttu büyüklerimiz. Sahura kalktılar, iftarda oruçlarını açtılar. Her sahurda beni uyandırması için anneme rica ettim. Çünkü sahurda öyle güzel yemekler hazırlanıyor ki tatlı uykulardan uyanıp kalkmak hiç de zor olmuyor. Örneğin tavuk suyuyla pişirilmiş pilava ve cevizli yufka tatlısına bayılıyorum. Yufkalar ramazan ayı başlamadan açılıyor. Sacda pişirildikten sonra üstüste koyularak kurumaya bırakılıyor. Ben yufkaların saklandığı odaya gizlice girerek kenarlarından kırıp kırıp yiyorum. Annem tepsiye döşerken kırıkların farkına varıyor ve kendi kendine söyleniyor: "Allah Allah! Bu yufkaların kenarları niye böyle girintili çıkıntılı? Fare mi var yoksa bu odada?" O farenin ben olduğum aklının köşesinden bile geçmiyor. Sahur yemeği için uyandığımızda sokağa çıkıyoruz. Karanlıkta tenekelerin üzerine tahta çubuklarla vurarak dolaşmak çok heyecanlı oluyor. Davulun sesini duymamış olanlar bizim gürültümüzle uyanıyorlar. Tavuklu pilavın kokusunu alır almaz tenekelerle çubukları fırlatıp evlerimize koşuyoruz.

         Peki ya iftarlar! Anne ve babalarımız bir ay boyunca sofrayı en güzel bir şekilde donatmak için uğraşıyorlar. Çorba ve salata hiç eksik olmuyor iftar sofralarında. Ezanı hep birlikte bekliyoruz. Minareden çıkan sesle birlikte "Ezan okundu, ezan okundu!" diye bağırarak dağılıyoruz.

İşte böyle. Sahurlu geceler ve iftarlı akşamlardan sonra yarın bayramı kutlayacağız. Bugün arefe idi, ramazan ayının son günü. Söylendiğine göre arefe günü kuşlar da oruç tutarlarmış. Kuşlar bile oruç tutar da ben tutmaz mıyım! Annem "Dayanamıyorsan orucunu bozabilirsin, sen daha küçüksün" dediyse de ben kararımdan vazgeçmedim. Biraz açlık hissetmeme ve karnımın guruldamasına rağmen güneşin batışına kadar sabredebildim. Ha, bu arada benim adım da Arefe. Arefe günü doğduğum için bana bu ismi vermişler.

 

                                                  

Yarını düşününce heyecanlanıyorum. Artık gözlerimi kapatsam ya! Çünkü sabah erken kalkmalıyım. Güzel kıyafetlerle sokağa çıkan ilk çocuk ben olmalıyım. Göz kapaklarım kirpiklerimi taşıyamaz oldu. Yarın bayramlaşmak üzere, ben artık uyuyorum.

***

                                                               Resimler: Aysel Molu          Hikaye: Aynur Keskin